Tarla demek köy demektir; doğayla uyum içinde bir yaşam demektir. Bu alanlar betonlaştıkça, iklim krizi derinleşiyor, yeraltı suları tükeniyor.

TOPRAĞIN SESSİZ ÇIĞLIĞI

Verimli bir ovanın ortasında, güneşin altında sararıp olgunlaşan başaklar artık beton kulelerin gölgesinde boy vermeye çalışıyor. Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan bu dönüşüm, sadece bir mekânsal değişim değil; aynı zamanda tarım kültürünün, kırsal hayatın ve gıda güvenliğinin tehlikeye atılmasıdır. Tarlaların ranta kurban edilmesi, toprağın ekonomik değerinin insani ve ekolojik değerlerin önüne geçtiği acı bir gerçeği yansıtır.

Köylü, yıllar boyu alın teriyle ektiği toprağı bir gün satmak zorunda kalıyor. Çünkü üretmek artık kazandırmıyor; gübre, mazot, ilaç pahalı, ürün ucuz. Şehir ise sınırlarını zorlayarak tarlaya dayanıyor. Bir yatırımcı çıkıyor, "Bu tarlayı al, birkaç seneye imara açılacak" diyor. Ve öyle de oluyor. Tarla, bir gecede arsaya dönüşüyor. Üzerine beton dökülüyor, asfalt seriliyor, alışveriş merkezi kuruluyor. O toprak bir daha asla ekilmeyecek.

Bu süreç yalnızca köylüyü değil, hepimizi etkiliyor. Çünkü o kaybedilen tarım arazileri, bir milletin karnını doyurabileceği alanlardı. Bugün ithal buğdayı, ithal eti, ithal soyayı konuşuyorsak, bunun arkasında toprağa yeterince değer vermememiz yatıyor. Gıda güvenliği riske giriyor, tüketici fiyatları artıyor. Oysa bir ülkenin stratejik gücü sadece tankı, topuyla değil; aynı zamanda tarımsal üretim kapasitesiyle ölçülür.

Sorun sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve çevresel. Tarla demek gelenek demektir; köy demektir; doğayla uyum içinde bir yaşam demektir. Bu alanlar betonlaştıkça, iklim krizi derinleşiyor, yeraltı suları tükeniyor, göllerimiz kuruyor, biyoçeşitlilik yok oluyor.

Bu gidişata dur demek mümkün. Ama bunun için güçlü bir toprak koruma politikası, bilinçli bir kentleşme anlayışı ve üretimi teşvik eden tarım politikaları gerekiyor. Aksi takdirde bir gün şu sözleri acı şekilde tekrarlarız:

"Bir zamanlar buralarda buğday tarlaları vardı..."

Çiftçinin ürettiği tarım ürünlerinin hak ettiği değeri bulması sürdürülebilir tarımın en önemli ekonomik şartıdır. Tarım Bakanlığının "üretim planlaması" çalışmaları kulağa çok hoş gelse de uygulamada en azından şimdilik pratik bir sonuç alınmış gözükmüyor. Bu konuda tavsiyelerimiz var mı? Elbette var. Ancak o da başka bir yazımızın konusu olsun...

Pexels Furkanelveren 26955061