Bugün tarlasında, ahırında çalışan çoğu yetiştiricimiz, bir zamanlar Türkiye’nin ilk yerli şarbon ve sığır vebası aşılarını geliştirenin bir Türk veteriner hekimi olduğunu bilmez: Ordinaryüs Profesör Dr. Süreyya Tahsin Aygün
Bir Ömrü Ülkesini Korumaya Adayan Bilim İnsanı: Süreyya Tahsin Aygün
Bugün tarlasında, ahırında çalışan çoğu yetiştiricimiz, bir zamanlar Türkiye’nin ilk yerli şarbon ve sığır vebası aşılarını geliştirenin bir Türk veteriner hekimi olduğunu bilmez. Oysa o isim, hem Kurtuluş Savaşı’nın hem de bilim savaşının kahramanlarından biridir: Tuğgeneral, Ordinaryüs Profesör Dr. Süreyya Tahsin Aygün.

Asker Olarak Başladı, Bilim İnsanına Dönüştü
1895 yılında İstanbul’da doğan Aygün, Haydarpaşa Askerî Veteriner Okulu’nda okudu. 1919’da mezun olur olmaz orduda göreve başladı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’daki Serum ve Aşı Enstitüsü’nde çalıştı; cephede silah tutanlar kadar önemli bir görevi vardı: askerlerin ve hayvanların sağlığını korumak.
1924 yılında açılan sınavı kazanarak Almanya’ya gönderildi. Berlin Devlet Hıfzıssıhha Enstitüsü, Robert Koch Enstitüsü ve Pasteur Enstitüsü gibi dünyanın en önde gelen laboratuvarlarında bakteriyoloji, viroloji ve bulaşıcı hastalıklar üzerine eğitim aldı. Bu, Türkiye’nin ilk uluslararası veteriner mikrobiyologlarından biri olmasının başlangıcıydı.

Türkiye’nin İlk Yerli Aşısı: Türk Universal Antrax Aşısı
1928 yılında Aygün, Etlik Askerî Bakteriyoloji ve Serum Enstitüsü’nde çalışırken şarbon (antraks) hastalığına karşı “Türk Universal Antrax Aşısı”nı geliştirdi. Bu aşı sayesinde hem askerî birliklerde hem de sivil hayvancılıkta salgınlar kontrol altına alındı. Ülke artık yabancı aşıya bağımlı değildi; döviz kaybı durduruldu, hayvansal protein üretimi korundu. Bu çalışma, Türkiye’nin ilk yerli biyoteknolojik veteriner aşısı olarak tarihe geçti.

Dünyada İlk Kuru Sığır Vebası Aşısı
Bir başka hastalık ise Anadolu sürülerini kırıp geçiriyordu: sığır vebası. Aygün, uzun çalışmalar sonucunda “Dayanıklı Kuru Sığır Vebası Aşısı”nı buldu. Bu aşı, hem bozulmadan uzun süre saklanabiliyor hem de yüksek bağışıklık sağlıyordu. Alman bilim insanı Dr. Gerlach, 1933 yılında yayımladığı makalesinde bu aşının “tüm dünyada uygulanabilecek güvenli bir yöntem” olduğunu yazdı. Ünlü Prof. Von Ostertag ise, “Süreyya Tahsin, bilim tarihinde iki büyük keşfe imza atmıştır: sığır vebası aşısı ve tehlikesiz şarbon aşısı” diyerek onu onurlandırdı.

Sürülerimizi Koruyan Unutulmuş İki Buluş Daha
Şarbon ve sığır vebası aşılarıyla tanıdığımız Aygün, bir yandan Tablet Mallein ile tektırnaklılara ve onlardan da insanlara geçen ve o zamanlar ölümle sonuçlanan ruam hastalığını kontrol altına alırken, diğer yandan ülkemizdeki keçileri kırıp geçiren salgın ciğer ağrısına karşı Türkiye’nin ilk aşısını geliştiren kişidir. Bugün keçi yetiştiriciliği ayakta ise, bunda onun payı büyüktür.

Doku Kültürü Üzerinde Virüs Üretimi – Türkiye’de Bir İlk
1950’li yıllarda virüsler hâlâ gizemliydi. Aygün, canlı hayvanlar yerine doku kültürlerinde virüs üretimi yöntemini Türkiye’de ilk kez uyguladı. Koyun embriyosundan aldığı doku örneklerini kullanarak 400’ü aşkın kültür oluşturdu ve bu kültürlerde virüsleri çoğaltarak aşı üretiminde kullandı. Böylece hem hayvan deneyi ihtiyacı azaldı hem de modern virolojinin temelleri atıldı.

İnsan Hücre Kültürüyle Tedavi Metodu – Avrupa’da İlgi Uyandırdı
Emekliliğinden sonra bile laboratuvardan kopmadı. İnsan hücrelerinden elde ettiği kültürlerle organ yenilenmesi ve sinir sistemi hastalıkları üzerine çalıştı. 1977’de İsviçre’de yayımladığı “Die Human-Zellkultur-Therapie” adlı kitabı, Avrupa’da ses getirdi. İngiltere ve Almanya’da düzenlenen tıp kongrelerinde, bu yöntemi “organ nakline biyolojik alternatif” olarak tartışıldı.

Binlerce Çocuğumuzu Kurtaran Bilimsel Duruş
Sadece hayvan hastalıklarına değil, insan sağlığına da büyük hizmetleri olan Aygün Hoca, Avrupa’yı sarsan “Talidomid Felaketi”nin Türkiye’ye sıçramasını da engelleyen gizli kahramanlardan biridir. O yıllarda Talidomid adlı “mucize ilaç”, hamile kadınlara veriliyor, fakat binlerce bebek kolsuz-bacaksız doğuyordu. Avrupa bu acının altında ezilirken, Aygün Hoca bilimsel toplantılarda ve sağlık çevrelerinde ilacın güvenlik testlerinin eksik olduğunu savunuyor; “ilaçlar sadece hayvanlarda denenerek güvenli sayılmaz, önce insan hücrelerinde test edilmelidir” diyerek bugün hâlâ kullanılan bir kuralın altını çiziyordu. Aygün’ün insan hücre kültürü metodunu savunması sayesinde Talidomid’in Türkiye’ye kontrolsüz girişine izin verilmedi. Yani farkında olmasak da bugün ülkemizde binlerce aileyi derinden yaralayabilecek bir felaket yaşanmadıysa, bunda bir veteriner hekimin —Süreyya Tahsin Aygün’ün— uyarılarının ve bilimsel duruşunun büyük payı vardır.
Sıtma Hastalığına Karşı Balıkla Mücadele
İkinci Dünya Savaşı yıllarında, ekonomik sıkıntılar içinde bile araştırmayı bırakmadı. Sivrisinek larvalarını yiyen Gambusia balıklarını çoğaltarak sıtma mücadelesinde kullandı. Bu, kimyasal ilaçlar yerine biyolojik mücadele yönteminin Türkiye’deki ilk örneklerindendir — bugün bile çevre sağlığı projelerinde uygulanmaktadır.

Bilimi Halktan Öğrenen Bilim Adamı
Aygün, sadece laboratuvarın değil, halkın içindeydi. Köylülerden, çobanlardan öğrendiklerini “Türk Köylüsünden Öğrendiklerim” başlıklı yazısında anlattı. Özellikle köylülerin koyun çiçeği hastalığına karşı kendi yöntemleriyle aşılama yaptıklarını belgeledi. Bu bilgileri bilimsel metotlarla doğrulayıp geliştirdi; böylece halk bilgisini bilime kazandıran ilk Türk bilim insanlarından biri oldu.
Yetiştirdiği Bilim İnsanlarıyla Yaktığı Işık
Aygün, yalnız araştırmalarıyla değil, yetiştirdiği yüzlerce bilim insanıyla da iz bıraktı. 1933–1965 yılları arasında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde profesör ve ordinaryüs olarak görev yaptı. Bugün Türkiye’de salgın hastalıklar alanında çalışan birçok akademisyen, doğrudan ya da dolaylı olarak onun öğrencisidir.

Bir Bilim Askerinin Ardından
9 Aralık 1981’de Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde hayata gözlerini yumduğunda, ardında 18 kitap, 83 bilimsel makale ve sayısız ödül bıraktı. İstiklâl Madalyası sahibi bir askerdi, ama aynı zamanda Türk biliminin İstiklâl Marşı’nı yazan bir veteriner hekimdi.
Bugün yerli aşıdan, biyoteknolojiden, çevreci mücadeleden bahsediyorsak; o tohumları neredeyse bir asır önce atanlardan biri, Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün’dür.