Peki bu şap nedir? Korkular ne kadar gerçek? Aşı gerçekten düşük sebebi mi? Aşı hayvana zarar verir mi? Yoksa asıl tehlike aşı yaptırmamak mı?
ŞAP AŞISI GEBE HAYVANA ZARAR VERİR Mİ? KORKULAR NE KADAR GERÇEK?
Ülkemizin dört bir yanında, özellikle hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde şap hastalığına karşı hummalı bir aşılama faaliyeti yürütülüyor. Şap aşı üretim laboratuvarlarında ter döken veteriner hekim arkadaşlarımızdan tutun da sahada en çetin şartlarda çalışan fedakar veteriner hekim sağlık hizmetleri sınıfına dahil tüm çalışma arkadaşlarımız, her gün köy köy gezerek ve mesai mefhumu gözetmeksizin milyonlarca hayvanın aşılama faaliyetinde bulunuyor. Ancak bu sıkı çalışmalara engel teşkil eden, hastalık kadar yaygın bir konu var; Gebe hayvan sahiplerinin şap aşısı korkusu.
Yıllardır her aşılama esnasında sahada en sık duyduğumuz cümle; “Hocam, İneğim gebe. Aşı yaptırırsam yavru atar diye korkuyorum, yapmasak olmaz mı?”
Peki bu şap nedir? Korkular ne kadar gerçek? Aşı gerçekten düşük sebebi mi? Aşı hayvana zarar verir mi? Yoksa asıl tehlike aşı yaptırmamak mı?
Şap hastalığı çift tırnaklı hayvanların akut olarak seyreden, oldukça bulaşıcı viral bir enfeksiyonudur. Bulaşma oranı çok yüksek olan hastalıkta; hayvanların iyileşmesi oldukça uzun sürmekte ve hastalık bu hayvanlar vasıtasıyla daha önce görülmeyen bölgelere hızla yayılabilmektedir. Şap hastalığına yakalanan sığırlarda; özellikle de yüksek verimli ırklarda, ciddi klinik belirtiler görülür. Genellikle ağızda, memede ve tırnakta lezyonlar, bol salya, iştahsızlık, durgunluk gibi belirtilerle seyrederken; Genç buzağılarda daha lezyonlar gelişmeden kalp yetmezliğinden ölüm oranı yüksektir.
Şap hastalığını yetiştiricilerimiz genellikle ağızda yaralar, salya ve topallık lezyonlarıyla tanısada, özellikle gebe hayvanlar için çok daha tehlikeli bir tabloya neden olabilir. Yüksek ateş, halsizlik, yemede isteksizlik ve metabolik stres sonucu bağışıklık sisteminin düşmesi yavrunun gelişimini doğrudan etkiler. Hatta yavru atmaların en sık sebeplerinden biri, hastalığın kendisidir.
Ekonomik yıkıcılığı yüksek böyle bir salgının mücadelesinde ve kontrol altına alınmasında; şap aşılama çalışmaları kilit rol oynamaktadır. Ülkemizde kullanılan resmi şap aşıları; hem Tarım ve Orman Bakanlığı hem de uluslararası kuruluşlar tarafından onaylanmış, etki ve güvenlik testlerinden geçmiş inaktif (Ölü) aşılardır. Yani hayvana hastalık yapacak canlı virüs içermez. Bu yüzden hayvanda enfeksiyon oluşturmaz, düşüğe doğrudan neden olmaz. Virüs laboratuvarda etkisiz hale getirilmiş ve sadece bağışıklık sistemini uyarmak amacıyla kullanılır. Sadece şap aşısı için değil, elbette hayvansal yada beşeri her aşıda olduğu gibi; vücutta kısa süreli bir bağışıklık tepkisi oluşur. Bu durumda hayvanda hafif ateş, durgunluk görülebilir. Ancak bu durum, aşının işe yaradığını ve bağışıklık sisteminin çalıştığını gösterir.
Şimdi gelelim köy kahvelerinde, saha şartlarında ve sosyal medya gruplarında sıkça duyduğumuz “Komşumun ineği aşıdan sonra düşük yaptı”, “Geçen sene aşıdan sonra komşunun hayvanı öldü” yada “komşunun danası aşıdan sonra felç kaldı” iddialarına. Bu tür ifadeler genelde; bir hayvan aşılandıktan sonra düşük yaptığında, yetiştiricilerimiz tarafından çıkarılan sonuç oluyor. Ancak şu noktayı gözden kaçırmamak gerek; iki olayın birbirini takip etmesi, mutlaka biri diğerinin sebebi olduğu anlamına gelmez. Bu durum bilimsel anlamda “korelasyon (eşzamanlılık) yanılsaması” olarak isimlendirilir. Yani iki olayın (Aşı ve Düşük) aynı zaman dilimi içerisinde şekillenmesi, birbirinin nedeni olduğu anlamına gelmez. Ama genellikle bu tür olaylar bireysel örnekler üzerinden genellenir ve kulaktan kulağa yayılarak aşıya karşı gereksiz bir güvensizlik oluşur. Çoğu zaman bu tür düşükler, ya başka bir hastalık etkeniyle (bakteriyel, viral ve paraziter) enfekte olmuş hayvanlarda, yada bakım eksikliği, metabolik stres, beslenme bozuklukları (toksinler vs.), doğal gebelik komplikasyonları ve çevresel etkiler gibi farklı nedenlerle ortaya çıkar.
Diyelim ki gebe hayvanlarımıza aşı yaptırmadık, karşılacağımız risklere bakalım.
· Şap hastalığına yakalanma riski çok yüksektir.
· Hastalıkta gebelik stresi ve yüksek ateşe bağlı olarak düşük yapma riski çok yüksektir.
· Hastalıkla mücadele süresi uzun sürer, ya hayvan iyileşme sürecini göremeden ölebilir yada hastalığı geçiren duyarlı hayvanların eski verimini yakalaması çok güçtür.
· Doğan buzağılar çok zayıf ve enfeksiyonlara açık olurlar.
· Tüm sürü sağlığı etkilenir, ekonomik kayıp büyür.
Burada yetiştiricimiz için aşıya güvensizlik değil; tam tersi olarak hayvancılık işletmelerinin tüm zor şartlarına uyum sağlayarak sahada ter döken bakanlığın hayvan sağlığı personellerinin, bilgi ve donanımına güvenerek, aşı uygulamasının doğru ve hatasız yapılmasına kolaylık sağlamak öncelik olmalıdır. Enjeksiyon sonrası kısa süreli halsizlik ve hafif ateş olması normaldir, geçici ve beklenen yan etkiler olabilir. Ayrıca aşıdan önce ateş ölçmek ve uygulama sonrası hayvanlara 1-2 gün dinlenme imkanı sağlanmalıdır.
Öncelikle aşıyı değil, bilgisizliğimizi sorgulayalım. Biz veteriner hekimler olarak sahada yıllardır gördüğümüz bir gerçeği paylaşırsak; “Şap aşısı, gebe hayvanlarda düşüğe neden olmaz. Tersine, hastalıktan ve düşükten korur.” Elbette istisnai durumlar olabilir. Ancak istisnalar üzerinden genelleme yaparak korkularımıza teslim olmak, hem hayvanlarımıza hem de geçim kaynaklarımıza zarar verir. Unutmayalım ki; bilgiyle hareket eden çiftçi, hem hayvanını hem geleceğini korur.