Böğürtlen ve ahududu meyvelerinin ince kabuk yapısı, yüksek solunum hızı ve yüksek etilen üretimi, onları hasat sonrası kayıplara çok duyarlı hale getirir.
Böğürtlen ve Ahududu Meyvelerinde Hasat Sonrası Dayanıklılık
Böğürtlen ve ahududuların da dahil olduğu caneberry türleri, kaliteyi koruyabilmek için meyveler tamamen olgunlaştığında veya olgunluğa çok yakınken hasat edilmelidir. Bu meyvelerin ince kabuk yapısı, yüksek solunum hızı ve yüksek etilen üretimi, onları hasat sonrası kayıplara son derece duyarlı hale getirir.
Her iki tür de “yumuşak meyve” grubunda değerlendirilmekle birlikte, ahududu (raspberry) doğal yapısı gereği böğürtlenden daha çabuk bozulabilen bir türdür. Ahududular, koruyucu bir dış tabaka (kütikula) bulunmaması ve meyve bitkiden ayrıldığında merkezinde boşluk (çekirdek çukuru) kalması nedeniyle nem kaybına ve mantar enfeksiyonlarına daha yatkındır. Eğer meyveler uygun şekilde işlenmez ve hızlı bir şekilde soğutulmazsa, üretici hasattan sonraki 48 saat içinde satış değerinin (pazarlanabilir kalite) neredeyse tamamını (%100’e yakın) kaybetmeyi beklemelidir. Meyvelerin raf ömrünü kısaltan başlıca etmenler arasında;
■ Hasat ve taşıma sırasında oluşan fiziksel zararlar,
■ Nem kaybına bağlı buruşma,
■ Mantar çürüklükleri,
■ Fizyolojik bozulmalar yer almaktadır.
Bu nedenle, hasat sonrası süreçte doğru soğutma, nem kontrolü ve hassas taşıma yöntemleri, böğürtlen ve ahududu meyvelerinin pazarlama ömrünü uzatmak açısından kritik öneme sahiptir.
Havalandırmalı kaplarda, meyveler en fazla üç ila dört kat derinliğinde istiflenmelidir. Kapların aşırı doldurulmasından kaçınılmalı, aksi takdirde kapların üst üste yerleştirilmesi sırasında kapağın meyvelere zarar vermesi gibi istenmeyen durumlar meydana gelebilir.
MEYVELERDE ZARARIN ÖNLENMESİ
Meyvelerde Fiziksel Hasarın En Aza İndirilmesi için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
■ Özellikle uzun mesafeli sevkiyatlarda yumuşak meyve veren çeşitlerin taşınmasından kaçınılmalıdır.
■ Meyveler, hedef pazar için kabul edilebilir en erken olgunluk aşamasında hasat edilmelidir. Bu sayede meyve sertliği en yüksek seviyede korunur.
Taze tüketime yönelik meyveler, işleme sanayine gönderilenlerden daha erken; ancak uzun mesafe taşımacılığına uygun meyvelerden daha geç olgunlukta toplanır. Uzun mesafeye gönderilecek ahududular pembe ile açık kırmızı renk aşamasında; taze tüketime yönelik olanlar ise kırmızı ile koyu kırmızı renk aşamasında hasat edilmelidir.
■ Yeterli havalandırmaya sahip, keskin veya pürüzlü kenarları bulunmayan kaplar kullanılmalıdır. Bu, meyve yüzeyinin zedelenmesini önler.
■ Meyveler en fazla üç ila dört kat derinliğinde ambalajlanmalıdır. Bu uygulama, alt seviyedeki meyvelerin ezilmesini önler. Kabın aşırı doldurulmasından kaçınılmalı, aksi takdirde kapağın meyvelere zarar vermesi söz konusu olabilir.
■ Hasat ekibindeki tüm personel, meyveleri çok sıkmadan toplama konusunda uygun şekilde eğitilmelidir. Meyve, çekme hareketi yerine döndürme hareketiyle ve avuç içi yukarı bakacak şekilde, baş, işaret ve orta parmaklar kullanılarak nazikçe toplanmalıdır. Meyve zedelenmesini azaltmak için bitkinin dış kısımlarından başlanarak içe doğru çalışılmalıdır.
■ Hasat ve sınıflandırma işlemleri birleştirilmelidir. Meyveler yüzeyleri kuru iken toplanmalı ve yalnızca temiz, küfsüz meyveler kullanılmalıdır. Bu sayede küf gelişimi en aza indirilebilir.
■ Hasat alanı ile depolama alanı arasındaki yollar düzgün ve sarsıntısız olmalıdır.
■ Titreşimi az, lastikleri iyi durumda olan bir araç seçilmeli; tercihen soğutma ünitesine sahip kamyon kullanılmalıdır. Böylece soğutma işlemi tarlada başlatılabilir. Eğer soğutma sistemi mevcut değilse, doğal havalandırma en iyi alternatif olacaktır.
■ Hasattan sevkiyata kadar tüm süreci kapsayacak şekilde, çiftlik düzeyinde bir kalite kontrol programı oluşturulmalı; sürekli, ayrıntılı ve sıkı denetim sağlanmalıdır.
■ Toptan ve perakende müşterilere, doğru meyve işleme ve depolama uygulamalarının avantajları anlatılmalıdır. Çünkü bu kişiler, ürünün özel gereksinimlerine aşina olmayabilirler.
SU KAYBI VE MEYVE ÇÜRÜMESİNİ EN AZA İNDİRME
Meyvelerin olgunluk düzeyi, hasat sonrası meyve iç sıcaklığı ve maruz kaldıkları çevresel koşullar; su kaybı, buruşma, yumuşama ve çürüme üzerinde doğrudan etkilidir. Bu nedenle aşağıdaki uygulamalar kritik öneme sahiptir:
1. Sık Hasat Yapın
Mevsim dönemine bağlı olarak hasat sıklığı haftada 1 ila 5 kez arasında değişebilir. Bu, meyvelerin aşırı olgunlaşmasını ve su kaybını önler.
2. Hasada Gün Doğumunda Başlayın
Hasada sabah erken saatlerde, güneş doğumu civarında başlanmalıdır. Bu dönemde tarla ısısı düşüktür, dolayısıyla meyvelerin iç sıcaklığı da düşük olur ve soğutma gereksinimi azalır. Bu iki uygulama, işletme yöneticisinin iş gücü gereksinimini doğru tahmin etmesini ve verimli bir hasat planı oluşturmasını gerektirir. Önceki yıllardaki tecrübeler bu planlamada yol gösterici olmalıdır.
3. Hasat Edilen Meyveleri Güneşten Koruyun
Toplanan meyveler, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmadan derhal gölgelik bir alana taşınmalıdır. Bu alan, kalıcı bir çiftlik binasının içinde olabileceği gibi, büyük bir ağaç gölgesine kurulan geçici bir barınak da olabilir. Meyveler hiç bir zaman toprakla temas ettirilmemeli ve kuşlardan korunmalıdır. Soğutma tesisine sahip üreticiler, meyveleri en kısa sürede ön soğutma (precooling) alanına aktarmalıdır.
Zorlamalı hava soğutma (forced-air cooling) yöntemi bu amaçla yaygın olarak kullanılır. Bu yöntemde paletler soğuk odada iki sıra halinde yerleştirilir ve arada bir hava tüneli boşluğu bırakılır.
■ Tünelin bir ucuna bir vantilatör,
■ Diğer ucuna ise brandayla örtülmüş karton kutular yerleştirilir.
Tünelde oluşturulan negatif basınç, meyvelerin içindeki sıcak havayı dışarı çekerek meyvelerin hızlı şekilde soğumasını sağlar.
4. Meyvelerin Yeterince Ön Soğutulduğundan Emin Olun
Meyveler, ilk sıcaklıkları ile hedef sıcaklık (0 °C) arasındaki farkın sekizde yedisi kadar sıcaklık düşüşü yaşadığında yeterince ön soğutulmuş kabul edilir. Örnek hesaplama: Hasat sonrası meyve sıcaklığı 32 °C, hedef sıcaklık ise 0 °C olsun.
Toplam fark: 32 °C – 0 °C = 32 °C
Yarısı: 16 °C
Sekiz’de yedisi: 28 °C
Yani, meyveler 32 °C’den 4 °C’ye düştüğünde, yeterli ön soğutma sağlanmıştır. Yarım soğuma süresi 1 saatse, sekiz’de yedi oranında soğuma için yaklaşık 3 saat gerekir. Etkili bir ön soğutma sistemi bulunmaması durumunda, meyvelerin raf ömrü önemli ölçüde kısalır.
5. Soğuk Depoda Nem Seviyesini İzleyin
Depodaki bağıl nem oranı %90–95 arasında tutulmalıdır. Ancak ortamın aşırı nemli hale gelmesi meyve üzerinde su birikimine ve dolayısıyla küf gelişimine neden olabilir. Bu da meyve görünümünü ve dayanıklılığını olumsuz etkiler.
6. Depolama ve Taşıma Boyunca Sıcaklığı Sabit Tutun
Meyve sıcaklığı tüm depolama, taşıma ve satış süreci boyunca 0 °C’ye mümkün olduğunca yakın tutulmalıdır. Meyve sıcaklığı doğrudan bir termometre ile meyve kabına yerleştirilerek ölçülmelidir. Depo içi hava sıcaklığı, meyve sıcaklığı ile aynı olmayabileceği için doğru gösterge değildir.
Böğürtlenler: Çeşide ve olgunluk düzeyine göre 0–1 °C’de 2 ila 14 gün,
Ahududular: Aynı koşullarda 2 ila 5 gün saklanabilir.
7. Depo Kapılarını Kontrollü Kullanın
Soğuk hava deposunun kapıları sadece gerektiğinde açılmalı ve giriş-çıkışlardan hemen sonra kapatılmalıdır. Bu, sıcaklık dalgalanmalarını önler. Mümkünse, yükleme alanı sıcaklığı da düşük tutulmalıdır.
8. Meyvelerin Soğutma Sonrası “Terleme”sini Önleyin
Soğutulmuş meyveler depodan çıkarılmadan önce nem geçirmez malzemeyle (örneğin streç film veya plastik örtü) sarılmalıdır. Bu, soğuk meyvelerin üzerinde yoğuşma (terleme) oluşumunu engeller.
Meyveler satışa sunulmadan önce, bulundukları ortamın çiy noktasının biraz üzerinde bir sıcaklığa ulaştığında bu örtüler açılabilir veya tamamen kaldırılabilir.
Eğer meyveler taşıma sırasında ısınmışsa, varış noktasında soğuk depoya alınmadan önce örtüler mutlaka açılmalıdır. Bu, taşıma sırasında terleme ile oluşan nemin ambalaj içinde birikmesini ve küf riskini önler.
ÖNERİLEN KÜLTÜREL UYGULAMALAR VE YÖNTEMLER
Hasat sonrası oluşan mantar çürüklükleri, uygun kültürel uygulamalar ve üretim teknikleri ile önemli ölçüde azaltılabilir. Aşağıda, böğürtlen ve ahududu üretiminde önerilen başlıca önlemler sıralanmıştır:
1. Uygun Dikim Alanı Seçimi
İyi hava sirkülasyonu ve drenaj özelliğine sahip alanlar tercih edilmelidir. Bu, bitki çevresindeki nemin azalmasını ve mantar hastalıklarının önlenmesini sağlar.
2. Sıra Yönünü Hakim Yaz Rüzgârlarına Göre Belirleyin
Sıra yönü, yaz aylarında hâkim rüzgâr yönü ile paralel olacak şekilde planlanmalıdır. Böylece meyve ve yaprak yüzeylerinde biriken nem daha hızlı buharlaşır.
3. Uygun Dikim Aralıkları ve Budama Uygulaması
Kurulum aşamasında doğru bitki sıklığı ve sıra aralıkları belirlenmeli; ardından düzenli budama ve terbiye (eğitme) işlemleri yapılmalıdır. Bu uygulamalar, güneş ışığının bitki tacı içerisine girmesini ve hava akışının artmasını sağlar.
4. Damla Sulama Sistemini Tercih Edin
Yaprak ve meyve yüzeyinin ıslanmasını önlemek için damla sulama kullanılmalıdır. Bu, hem su tasarrufu sağlar hem de yaprak ıslaklığına bağlı mantar enfeksiyonlarının önüne geçer.
5. Etkili Meyve Ayıklama (Culling) Uygulaması
Sık hasat yapılmalı ve tarlada bulunan aşırı olgunlaşmış, hasar görmüş veya çürümüş meyveler düzenli olarak uzaklaştırılmalıdır. Bu uygulama, patojen yükünü azaltarak yeni meyvelerin enfeksiyon riskini düşürür.
6. Koruyucu Fungusit Programı Uygulayın
Fungusit uygulamaları, bitki gelişim evreleri, meyve olgunlaşma dönemleri ve hastalık etmenlerinin yaşam döngüleri dikkate alınarak planlanmalıdır. Ayrıca, hastalığın gelişimi için elverişli iklim koşulları (örneğin yüksek nem, sıcaklık dalgalanmaları) göz önünde bulundurulmalıdır. Düzenli, önleyici uygulamalar; tedavi edici müdahalelerden çok daha etkilidir.
7. Entegre Zararlı Yönetimi (IPM) Kullanın
Meyvede yaralanmalara neden olarak çürüklük oluşumunu kolaylaştıran zararlıları kontrol altına almak için entegre zararlı yönetimi (IPM) uygulanmalıdır.
Bazı zararlılar, mantar sporlarını bitkiden bitkiye taşıyarak enfeksiyonun yayılmasına aracılık eder. Son yıllarda, ahududu ve böğürtlen üretiminde benekli kanatlı sirke sineği (Drosophila suzukii), olgunlaşan veya olgun meyvelere zarar veren önemli bir zararlı haline gelmiştir.
Söz konusu zararlının neden olduğu zararların ayrıntılı biçimde incelenmesini içermemektedir; ancak üreticiler, bu tür zararlılarla mücadelede güncel IPM stratejilerini uygulamalıdır.