Zaman içerisinde anneyle gezen, bu sırada hem süt içen, hem de otlayan buzağı 6. ayına ulaştığında sıfır maliyette besiye alınmış olur.
1986 yılında başlayan ithal inek furyası ile yaklaşık 300.000 siyah beyaz alaca gebe düve ülkemize girmiştir. Devamında peyderpey alaca inek ithali ile alaca inekler iyice yaygınlaşmaya başlamıştır. 90'lı yılların başında İtalyanların Ege'de ANAFİ, Almanların Marmara'da GTZ projeleri uygulamaya konulmuştur. Türk-İtalyan ve Türk-Alman ortak projeleri ile hayvancılık yeni bir boyut kazanmaya başlamıştır.
1936 yılından beri meclisin gündemine alınmayan hayvan ıslahı konusu, bu lobilerin de çabaları ile nihayet 25 Şubat 1995 yılında Meclis’ten geçen 904 sayılı ‘Hayvan Islah Yasası’ ile Ülkemizin gündeminde yerini almıştır. Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından ıslah amaçlı ‘Siyah Beyaz Alaca Holstein Ve Friezyan İnek Yetiştiricileri Birliği’ kurulmuştur. Bu birliğe üye olmanın birinci şartı en az 5 baş siyah beyaz ineğe sahip olmaktı… Dört alaca, bir Montofon ineği olan yetiştirici üye olamıyordu. Bu durumda üyeliğin avantajlarından yararlanmak isteyen üreticiler ellerindeki Montofon inekleri satıp alaca ırk inek almak zorunda kalmıştı.
1986 yılından 1996 yılına kadar milli sürümüzde sayısal çoğunluk artık siyah beyaz alaca ırkın eline geçmişti. Holstein Friezayanlar adeta süt makinesi gibiydi ve tam sütçü bir ırktı. Özel bilgi, ilgi ve sevgi isteyen bu kültür ırkları, adeta hiçbir bilgisi eğitimi olmayan traktör şoförüne son model bir iş makinesinin operatörlüğünü vermek gibi, gerekli özeni gösteremeyecek bir kitleye, gerekli eğitim verilmeden teslim edildi. Bu durum ülke hayvancılığına çok olumsuz etki yaptı. Doğru beslenemeyen, enerji protein dengesinin sağlanmayan inekler zaman içinde vücudunu çözme pahasına süt verdi. Çünkü bunlar özel süt ırkı hayvanlardı. Vücudu çözülen inekler, sütü verdi vermesine ama ortada küçük bir sorun vardı: Ortada buzağı yoktu. Servis periyodu bozuldu, sürülerde buzağı alma sayıları düştükçe düştü. Sonuç; malum et açığı. Et arzının düşmesi, tüketici aleyhine gelişen et fiyatlarını beraberinde getirdi. İnsan yaşamının olmazsa olmazı, temel gıda, stratejik protein kaynağı olan etin ithal edilme ihtiyacını doğdu. Bu durum, hayvancılık ekonomisinin dengesini bozdu.
Hayvancılık Sürdürülebilir bir meslek olmaktan çıktı. Hayvan üreticimiz zora düştü. Özetle milli sürümüzün tamamen sütçü ırklardan oluşması süt fiyatlarını üreticinin aleyhine, et fiyatlarını ise tüketicinin aleyhine çevirdi.
Bugüne bazı önlemler alınmadı diyemeyiz. Örneğin birliğe üye olmanın 5 baş alaca ırk olması şartı kaldırıldı. Üreticiler de, et üretmek için bireysel çabalarla Simental, Limuzin ve Angus gibi ırklara edinmeye başladı. Sorunun çözülmesine çaba gösterilmiştir ama sorunun tamamen ortadan kalktığını söyleyemeyiz.
Bundan sonra neler yapılabilir? Ben bu yazımda, biraz bu konuyu öne çıkarmak istiyorum. Öncelikle Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sağladığı organizasyon şart. Bakanlığın teşvik ve destekleri, hayvancılık sektörünün sorunlarının çözümü noktasında en önemli politik enstrümanlardır.
İklim ve arazi koşulları uygun bir havzada pilot çalışma yaparak bir proje geliştirebilir. Çiftçilerin uhdesinde olan 15-20 dekar büyüklüğündeki şahıs arazilerinde özel meralar tesis edilir. Etçi ırk anaç vasfında inekler, projeye dâhil edilen hayvancılara teslim edilir. Zaman içerisinde anneyle gezen, bu sırada hem süt içen, hem de otlayan buzağı 6 ayına ulaşana kadar bu merada tutulur ve o ana kadar işletmeye maliyeti sıfırdır. Sonrasında besiye alınana bu 6 aylık danalar işletmede besiye alınır. İşletmede (ahırda) 7-8 ay özel besi programı uygulandıktan sonra kesime sevk edilir. Böylece ilk a6 ayını sıfır maliyetle geçiren bu hayvanlardan elde edilen etin üretim maliyeti düşer. Ayrıca ilk aylarını merada geçiren bu hayvanların et kalitesi de artar.
Örneğin sadece bir ilçede, bu tarz bir çalışmayla 1.000 adet işletme kurulsa, her bir işletmenin ortalama 20 dekar alanda çalışacağı düşünüldüğünde basitçe o bölgede toplam 20.000 dekar özel mera kurulmuş olur. Böylece sadece hayvancılık sektörüne değil bitkisel ürün planlamasına da olumlu katkı sağlanır…