Meralar işletmeye açılmasın, ıslah edilsin. Ama daha da önemlisi; özel şahıs meralarının sayısı artsın.

DEVLET ÖZEL ŞAHIS MERALARI TESİSİNİ DESTEKLESİN!

Yazıma ve önerilerime başlamadan önce “mera” tanımını tartışmaya açmak istiyorum. “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra” deyimindeki anlam meralara toplum olarak ne kadar önem verdiğimizin bir göstergesidir.

Yüzlerce, binlerce kuşun, börtü böceğin yaşadığı, yeşilin her tonunun hâkim olduğu bir yaşam alanı başlı başına bir habitattır. İnsanlara huzur veren doğal terapi merkezleridir. Hayvanların doğası, konfor alanıdır.

Devletimiz geçmişte mera ıslah ve amenajman projeleriyle meralara gereken ilgiyi göstermiştir ve göstermeye devam etmektedir. Halen birçok mera alanında çalışmaların devam ettiğini biliyoruz.

Ancak maalesef ki mera yararlanıcılarının, yani hayvan üreticilerimizin büyük bir bölümü her şeyi devletten beklemek alışkanlığından bir türlü kurtulamıyor...

Bendeniz eski bir mera yönetim birliği başkanı ve hayvan yetiştiricisi olarak sizlerle denenmiş ve başarılı sonuçlar alınmış birikimlerimi ve önerilerimi paylaşmak istiyorum.

Mera kanunu 1998 yılında yürürlüğü girdiğinden bugüne, bir grup akademisyen “Türkiye’de kaba yem açığı var! Meralar işletmeye açılmalı ve buralarda planlı ve projeli bir şekilde üreticiler tarafından kaba yem üretimi yapılabilmelidir,” görüşünü ısrarla savunmuşlardır.

Yukarıda vurguladığım bu akademisyenler; şöyle örnekler vermişlerdir. Demişlerdir ki; “Örneğin 1.000 dekar alana sahip bir merada en çok 500 adet büyükbaş hayvan, o da dolu dolu en çok üç ay meradan faydalanabiliyor. Oysa bizim savunduğumuz modelde, yani meraların işletmeye açılması sisteminde proje kapsamındaki meralarda kaba yem üretimi yapmak mümkün olacak. Bu yöntemde hayvanlar kapalı sistemlerde beslenecek. Birinci ürün olarak fiğ, yulaf gibi buğdaygil ve baklagil yem bitkileri ekildiğinde 1.000 dekar alandan 20.000 balya ot alınacak. Bunun peşinden ikinci ürün olarak silajlık mısır ekilirse, aynı araziden yine ortalama olarak 5.000 ton silaj elde edilebilecek. Bir ineğin ortalama tüketimine göre hesaplanırsa, bu 1.000 dekar meradan 700-750 hayvanın kaliteli kaba yem ihtiyacı karşılanmış olacak, hem de 12 ay boyunca…” Nasıl cazip bir fikir gibi görünüyor değil mi?

Şimdi birlikte madalyonun diğer yüzüne bakalım. Endüstriyel kapalı sistem beslenen hayvancılık işletmelerinin geliştiği ve her geçen gün önem kazandığı ülkemizde servis periyodu konusu yeterince biliniyor mu acaba? Servis periyodu demek; bir ineğin buzağılamasından itibaren, yeniden döl tutuncaya kadar geçen süre demektir. Buzağılama aralığının on iki ay dolaylarında gerçekleşmesi istendiğinden, kârlı bir hayvancılıkta servis periyodunun da 80-120 gün civarında olması gerekir. Oysa Türkiye’de ortalama servis periyodu süresi 200 gündür? Verdiğim 200 gün rakamını abartılı bulan varsa, aksine iyimser bir rakam verdiğimi belirteyim. Zararın büyüklüğünü anlayabiliyor muyuz?

Yukarıdaki örnekle devam edersek 1.000 dönüm merada otlayan 500 büyükbaşın servis periyodu 80-120 gün olarak gerçekleşir. Yıl içinde en az 450 buzağı alınır. Oysa “Meraların İşletmeye Açılması” ve hayvanların kapalı sistemlerde beslenmesi modelinde meradan üretilecek kaba yemle beslenen 750 büyükbaştan yıl içinde en çok 300 buzağı alınabilir. Çünkü bu modelde servis periyodu uzar. Ya sütten kayıp ne kadar olacak?

Adeta süt makinası olan Holstein Friesian inek ırkını ıslah eden gelişmiş ülkeler, inanılmaz bir süt verimine ulaştılar ancak sonuç hüsrandı. Yüksek miktarda süt veren bu hayvanlar ciddi üreme problemleri yaşıyorlardı. Ömrü boyunca en azından 6-7 buzağı vermesi gereken bir inek 2-3 buzağıda kalıyor ve akabinde süt verimi de hızlıca düşüyordu. Buzağı alma ortalaması düşünce ciddi bir sıkıntıya ortaya çıktı. Bunu ciddi bir kayıp olarak algıladılar ve bu sorunu gidermek için bilimsel çalışmalar yaptılar. Problemin çözümü neydi biliyor musunuz? Hayvanları doğasıyla buluşturmak; yani mera!

Biliyoruz ki bazı gelişmiş ülkeler gerek süt ırkı, gerekse et ırkı hayvancılık işletmelerinde özel şahıs meralarının tesis edilmesine de ciddi anlamda destek veriyor. İşte benim önerim de tam olarak budur. Meralar işletmeye açılmasın, ıslah edilsin. Ama daha da önemlisi; özel şahıs meralarının sayısı artsın.

Hayvansal protein sağlıklı ve dengeli beslenmede insan yaşamının olmazsa olmazıdır. Devletlerin temel ilkelerinde birisi, hayvan üreticilerini sübvanse etmektir ve asıl amaç hayvansal gıdayı daha erişebilir kılmak ve vatandaşlarının kaliteli hayvansal gıda tüketimini artırabilmektir. Bunu sağlamak ve hayvancılığı geliştirmek için bu önerimi yetkilileri bir çağrı olarak sunuyorum.

Ülkemiz genelinde uygun iklim ve toprak yapısına sahip alanlarda özel şahıs meralarının tesis edilmesine teknik bilgi ve finansman desteği sağlanmalıdır. Bu teşvikler o bölgenin zirai üretim planlamasına da, doğal dengeye de tahmin edilenin çok üzerinde katkı verecektir.