Son yıllarda Ülkemizde; kırsal ve ormanlık alanlarda çiftçilerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımızı korkutan canlılardan birisi de kenelerdir. Keneler insan ve hayvanlara 200 ün üzerinde hastalık bulaştırır.. Bunlardan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı, her yıl yaz aylarının kabusudur…
İçinde bulunduğumuz yaz aylarında, kenelerin sayısında ciddi artış yaşandığı ve kene ısırığı vakalarının arttığı, hatta bazı bölgelerde Kırım-Kongo Hastalığına bağlı ölümlerin sıklıkla rastlandığı göz önüne alındığında; daha fazla risk altında bulunan tarım çalışanlarını aydınlatmak ve alabilecekleri tedbirleri aktarmak üzere Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Karaer’den değerlendirmelerini aldık.
Prof. Dr. Zafer Karaer, Türkiye’de 43 yıl boyunca akademik çalışmalarını kene konusuna yoğunlaştırmış ender Veteriner Hekimi hocalarımızdandır. Kene konusunda en yetkin kişilerden olan hocamızdan okurlarımızı bu konuda bilgilendirmesini istedik. O da bizi kırmayarak çok önemli bilgilerini aktardı.
Öncelikle hocamıza sorduk: “Kıymetli Hocam keneler nasıl canlılardır? İnsan ve hayvan sağlığına zararları nelerdir?
“Keneler kutup bölgeleri hariç dünyanın her yerinde yaşamını binlerce yıldır sürdüren canlılardır. Keneler sadece kanla beslenir. Birkaç türü hariç tamamı kanla beslenmek için hayvan-insan ayırımı yapmazlar. İnsanlara keneler, çoğunlukla tarla bahçede çalışırken, hayvanların bakım ve beslenmesini yaparken veya ziraatçı veteriner hekim gibi işi icabı, ya da spor, gezi ve piknik için gittikleri kırsal alanda yapışırlar, tutunurlar. Yani insanlar keneye giderler! Bununla birlikte bazı kene türleri meskenlerde yerleşerek, gündüz fare delikleri, kuş yuvaları ve ahır duvarlarındaki çatlaklarda saklanır, geceleyin hayvan ve insanlardan kan emerler.
Kenelerin 6 ay ile 3 yıl arasında yaşayan türleri mevcuttur. Genellikle ülkemizde nisan-ekim ayları arasında insan ve hayvanlar üzerinde aktif olarak bulunurlar, yumurtadan çıkan yavruları; larva, nimf ve erginin 1 yılda toplam beslenme süresi en fazla 1 ay kadardır.. Yılın geri kalan kısmında beslenmezler, ya dişiler yumurta yumurtlar, ya da doymuş larva ve nimfler gömlek değiştirirler, kış aylarını ise inaktif olarak, bir nevi kış uykusunda geçirirler. Keneler, insan veya hayvanlara sadece kan emmek suretiyle zarar vermezler. En büyük zararları; kan emmek için salgıladıkları tükürükle birlikte, konaklarına viral, bakteriyel ve paraziter hastalıklar bulaştırır.. Keneler bu hastalıkları insandan-insana, hayvandan-hayvana, hayvandan-insana, insandan-hayvana taşıyabilirler. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, kenelerin yaydığı hastalıklardan sadece birisidir.
Bu noktada; keneler ve hastalıkla ilgili diğer hususlarda yapılması gerekenler hakkında bilgi sahibi olmamız, onlara karşı nasıl yaklaşmamız ve ne gibi stratejiler geliştirmemiz gerektiğini kararlaştırmak açısında oldukça önemlidir.”
Sayın Hocam, keneler, neden insanlar için tehlikelidir?
“Kenelerin anormal çoğalarak yayılmasının ve insanları daha çok tehdit etmesinin en önemli nedeni ekosistem tahribatıdır. Yani tabiatta tüm canlıların problemsiz yaşamaları için var olan dengelerin bozulmasıdır.. Zirai mücadele ilaçlarının bilinçsiz kullanımı; doğa ve ormanların tahribatı, köylerden şehirlere göç, meraya dayalı hayvancılığın, özellikle mera koyunculuğunun azalması ekosistemi tahrip eden başlıca faktörler arasında sayılabilir.
İşte keneler de bu eko-sistemin denge unsurlarından biri olup, doğada birtakım canlı ve cansız varlıklarla ilişki halindedir. Kenelerin beslendiği canlılar olduğu gibi, kenelerle beslenen canlılar da vardır. Son yıllarda kenelerle beslenen bazı kuş türleri ile kene yumurtalarını yiyen bazı böcek türleri ve akarlar ekosistem tahribatına bağlı olarak daha hızlı azaldı veya insan eliyle yok edildi. Buna bağlı olarak keneler ve kene kaynaklı hastalıklar da kendiliğinden arttı, diyebiliriz.”
Kenelerle mücadele için yapılması gerekenler nelerdir? Bizlere düşen vazifeler var mıdır?
“Kişisel korunmanın nasıl yapılacağı noktasından baktığımızda; insanlar yaşadığı çevreye ve buradaki diğer türlere ne kadar saygılı olursa, doğadan da o kadar saygı görür. İnsanın kontrolsüzlüğü, sınır tanımazlığı, çevre ile insanı karşı karşıya getirir ve çatışma çıkar ve geçmiş yıllarda olduğu gibi, hem çevre hem de insan onarılamaz yaralar alır.
Dolayısıyla insanın ilk olarak kendisini kontrol altına alması en önemli tedbirdir. Burada bizim Yunus’un “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır!” sözüne değinmeden geçmeyelim.
Tarla, bağ ve bahçelerde çalışan, hayvan yetiştiren, sağlıkçı, ziraatçı, veteriner hekim, jeolog, madenci, arkeolog, araştırmacı, çoban, kasap, avcı, piknikçi, sporcu gibi mecburi veya keyfi amaçla kırsalda, doğada çalışan veya dolaşan insanlar; kenelere karşı şu tedbirleri almalıdır:
· Giysilerin kol, paça ve boyun kısımları sıkı sıkı kapalı olmalıdır.
· Özellikle pantolon paçaları çorap içine sokularak ve hatta üzerine çizme giyilerek dolaşılmalıdır.
· Açık renkli, mümkünse beyaz ve tonlarında giysiler tercih edilmelidir.
· Kırsaldan ya da araziden döndükten sonra, vücutta -özellikle kulak içi ve çevresi, saç ve çevresi, koltuk altı, bacak araları, diz kapağının arka kıvrımları, göbek deliği ve diğer vücut kıvrımlarının arası- el ve aynalar vasıtasıyla kontrol edilmeli ve kene aranmalıdır. Çocuklarda ise ebeveynler tarafından mutlak surette günlük kene muayenesi yapılmalıdır.
· Sahada, kenelerin bulunma ihtimali olan alanlarda giyilen giysilerle ev içinde dolaşılmamalıdır. Bu giysiler hemen çıkarılıp kene yönünden kontrol edilmelidir.
· Banyo ve taranma gibi düzenli vücut bakım ve temizliği yapılmalıdır.
· Kişi kene tarafından ısırıldığında en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın bulaşma riskinin de o kadar azalacağı unutulmamalıdır.
· İnsanların kontrolündeki evcil hayvanların besleme, bakım ve paraziter mücadelesi düzenli ve usulüne uygun olarak yapılmalıdır.
· Hayvan barınaklarının tavan ve zeminlerinin, duvar yüzlerinin, avlu duvarlarının iç-dış yüzeylerinin kontrol edilmesi ve kenelerin saklanabileceği çatlak, yarık, delik kapatılması alınacak tedbirlerin başında gelmektedir.
Ancak yukarıda saydığımız bütün bu tedbirleri alsak bile, kenelerle ilişkinin tamamen ortadan kalkması mümkün değildir. Bilimsel olarak son yıllarda kenelerin azaltılmasına yönelik aşı çalışmaları mevcuttur, ancak henüz uygulamaya geçilmemiştir.”
Hocam, tedbirler arasında kenenin bir an önce çıkartılmasından bahsettiniz, kene tarafından ısırılan bir kişi keneyi vücudundan çıkarmak istediğinde nelere dikkat etmelidir?
· Kan emen bir kenenin kusarak içindeki bütün mikropları kan emdiği kişiye vermemesi için; Kan emmekte olan kenenin üzerine, asla ilaç veya her hangi bir kimyasal ya da sabun köpüğü gibi herhangi bir madde dökülmemeli, kene sigara ve benzeri yakıcılarla yakılmamalıdır.
· Vücutta kan emen bir kene tespit edilmiş ise, hiç vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna gidilmeli ve kenenin yetkili sağlık personeli tarafından çıkarılması sağlanmalıdır. Şayet yakınlarda sağlık kuruluşu yoksa; ve de kan emme süresi 6-12 saati geçecekse, kenenin hastalık etkenini nakletme olasılığı artacağı için, hiç panik yapmadan, çıplak el ile dokunmamak ve ezilmemek şartıyla, vücuda tutunduğu en yakın yerden kağıt, bez parçası, naylon poşet veya pens, cımbız yada plastik eldiven gibi uygun bir malzeme kullanarak dikkatlice ve dik olarak yukarı doğru çekilip çıkarılmalıdır.
· Piyasada çeşitli isim ve fonksiyonlarda kene çıkarmada kullanıldığı ileri sürülerek pazarlanan ürünler satın alınmamalıdır.
· Çıkarılma esnasında kenenin halk arasında baş olarak bilinen, ağız organlarından bazılarının deride kalması çok fazla önemli değildir, önemli olan kenenin bir an önce kan emmesine son verilmesidir.
· Kene çıkarıldıktan sonra kenenin çıkarılmış olduğu deri kısmına vakit kaybetmeden bol miktarda alkol, kolonya veya tentürdiyot gibi mikrop öldürücüler sürülmelidir.
· Çıkarılmış olan kene; içinde yine alkol, kolonya veya sulandırılmış çamaşır suyu bulunan bir şişeye alınmalı ve acil olarak en yakın sağlık kuruluşuna tür tespiti yaptırılmak üzere götürülmelidir.
· Kene tarafından ısırılmış her insan, ister kene çıkarılmamış, ister kene çıkarılmış olsun, her durumda mutlaka vakit geçirmeden en yakın sağlık kuruluşuna gitmeli ve takibe alınmalıdır.
Kene ile insanlara bulaşan ‘Kırım Kongo Kanamalı Hastalığı’ ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Ülkemizde ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?
“Hastalık ülkemizde ilk olarak 2002 yılında dikkatleri çekmiş ve 2003 yılında kesin tanısı konmuştur. Özellikle 2002 yılından sonra hangi kene türünün bu hastalığı taşıdığı, daha çok hastalığın nerelerde gözüktüğü gibi araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Hastalık İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. Ancak bunun yanında ülkemizin diğer bölgelerinde de hastalığın görüldüğü rapor edilmektedir. Hastalık etkeni başta yaban domuzu olmak üzere sığırlarda da bulunur, ancak hayvanlarda hastalık belirtileri görülmez. İnsanlara genellikle bu hayvanlardan hastalık taşınır.. Bugüne kadar 30 civarında kene türünün bu hastalığı yayabildiği belirlenmiştir. Türkiye’de ise hastalığın yayılmasında Hyalomma marginatum kene türü etkilidir. Bu tür daha çok orman kenarları, bodur ağaçlık alanlar, bozkır iklimin diğer iklim kuşakları ile kesiştiği alanlarda bulunur, kuşlar tarafından taşınan bu tür sert kabuğu ile diğerlerinden ayrılır.”
Eklemek istediğiniz bir şey var mı değerli hocam ?
“Ekosistemdeki yaratıklar birbirini dengeler. Yani hiç mücadele etmemek, doğayı kendi haline bırakmak, bilinçsiz olarak kimyasallarla mücadele etmekten daha iyidir. Bilinçsiz, hesapsız, kuralsız Pestisit kullanımın arttığı oranda kene sayısı da artacaktır. Bunu bir yasa gibi ortaya koyuyoruz. Çünkü siz doğaya ne kadar kötülük yaparsınız, cevabı o kadar sert olur ve olacaktır da.
Biraz daha açarsak eğer; Bugün Kırım Kongo Kanamalı Hastalığı mücadelesinde, sığırlarda bilinçli kullanılan akarisit ilaçları, kene mücadelesinde kullanılabilir. Ancak sığırlarda hep aynı akarisitin, ilacın kullanımı yıllar içinde kenelerde direnç gelişmesine ve ilacın etkinliğinin azalmasına yol açmıştır. Bunun için belirli aralıklarla dirençlilik testleri yapılmalıdır! Yine ette sütte kalma süreleri, atılma süreleri de tespit edilmelidir… Ayrıca doğada yaban domuzu başta olmak üzere birçok yaban hayvanı kenelerin beslenmesinde rol oynadıkları için, mera, tarla ve bahçeler bu hayvanların girmeyeceği şekilde çitler veya tel örgülerle çevrelenerek önlemler alınmalıdır..
Sonuç olarak; ilgili bakanlıklar, ilgili dekanlıklar el ele verip ülke genelinde gerek keneler gerekse kenelerin konağı olan canlılar ve kenelerin yaydığı hastalıklar, epidemiyolojik manada (ne= KENE veya HASTALIK, nerede, ne zaman, nasıl, neden) çalışmalar yapılmalı, kenelerin ve hastalıkların yayılışları haritalanmalı, bütün bu sonuçlara göre; etkili mücadele ve korunma yöntemleri geliştirilmelidir.”