Erzurum’da Toprak Gidiyor, Beton Geliyor: Bereketin Üstünü Kapatıyoruz
Erzurum’un bereketli toprakları birer birer betonun altına gömülüyor. Birkaç yıl öncesine kadar bu topraklarda çiftçiler sabahın ilk ışıklarıyla tarlaya çıkar, domatesini, fasulyesini, marulunu ekerdi. Şimdi o tarlaların yerinde yükselen beton yığınları var.

Özellikle Yakutiye ilçesinin Kombina ve Dadaşköy bölgeleri... Eskiden sebze üretimiyle şehrin mutfağını besleyen bu alanlar, bugün şantiye alanına dönüşmüş durumda. Erzurum’un en verimli arazilerinden biri olan bu topraklar, imar planlarının gölgesinde sessizce kayboluyor.
Ziraat Yüksek Mühendisi ve bölge sebze üreticisi Mustafa Özgeriş, yaşanan değişimi öfke ve hüzün karışımı duygularıyla ifade ediyor:
“Biz yıllardır bu topraklardan ekmeğimizi çıkarıyoruz. Bu arazilerde sadece sebze değil, umut ekiyorduk biz. Şimdi baktığımda traktörün gireceği yer kalmamış. Her yer beton. Soruyorum yetkililere: Yarın biz ne yiyeceğiz, beton mu? Çocuklarımıza domates yerine tuğla mı göstereceğiz? Bu gidiş, sadece çiftçinin değil, herkesin sonunu hazırlar.”

Bir şehir kendi toprağını kaybediyorsa, aslında geleceğini de kaybediyor demektir. Çünkü gıda üretimi olmadan ne ekonomik kalkınmadan ne de sosyal refahtan söz edebiliriz. Bugün elimizde kalan son verimli alanlar, yarın çocuklarımızın doyacağı tek güvence olabilir.

Ne yazık ki, “şehirleşme” adına yürütülen kontrolsüz yapılaşma, çiftçiliği bu bölgede neredeyse imkânsız hâle getirdi. Çiftçi, elinde traktörüyle sürecek toprak ararken; kent, doğasını ve bereketini kaybediyor. Beton, toprağın nefesini kesiyor.
Bu tablo bize yalnızca Erzurum’un değil, Türkiye’nin de gidişatını hatırlatıyor: tarım alanlarını kaybettikçe, soframızdaki ekmeği, tenceremizdeki sebzeyi de kaybediyoruz. Şimdi sormak gerekiyor: bir ülke, kendi toprağına sırtını dönerse, geleceğini nerede arayacak?





