Şap Hastalığıyla Mücadelede Anahtar Bizim Elimizde

Son aylarda ülkemizin neredeyse her ilinde ve birçok ilçesinde Şap Hastalığı ciddi biçimde yayılmış durumda. Adeta “girmediği dam kalmadı” desek yanlış olmaz.

Abone Ol

Şap’la Mücadelede Anahtar Bizim Elimizde

Son aylarda ülkemizin neredeyse her ilinde ve birçok ilçesinde Şap Hastalığı ciddi biçimde yayılmış durumda. Adeta “girmediği dam kalmadı” desek yanlış olmaz. Bu hastalık sadece sığırlar için değil, koyun, keçi ve hatta yabani olup geviş getiren bütün hayvanlar için de büyük bir tehdit.

Peki neden bu kadar hızlı yayılıyor ve korunmanın en etkili yolu ne?

Cevap basit ama çok önemli: AŞI VE BİYO GÜVENLİK.

Şap Hastalığı Nedir?

Şap, çok bulaşıcı bir viral hastalık olup, çevre koşullarına son derece dayanıklıdır:

Serin ve nemli ortamlarda haftalarca canlı kalabilir.

Rüzgarla kilometrelerce taşınabilir.

İnsan giysileri, hayvan nakil araçları, yem torbaları bile virüsü taşıyabilir.

Kısacası virüs, “gözle görülmez ama damdan dama atlar.”

Şap Aşısı Neden Bu Kadar Önemli?

Şap hastalığına karşı tek ve en güçlü koruma yolu aşılamadır.

Türkiye, şap aşısını kendi üreten sayılı ülkelerden biri olarak, dolaşım gösteren virüs tiplerine aşılar her yıl güncellenir ve duyarlı hayvanlarda azami koruma sağlar.

Aşı ne sağlar?

Hayvanın bağışıklık sistemini virüse karşı önceden hazırlar. Deyim yerideyse “eğitir.”

Aşılı hayvanlar hastalığı kapmaz veya çok hafif geçirir.

Sürü içindeki bulaşma zincirini kırar.

Gebe hayvanlarda yavru atma ve süt verimi kayıplarını önler.

Ancak dikkat:

Şap aşısının koruyuculuğu 6 ay sürer.

Bu yüzden yılda iki kez (ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde) aşı yapılmalıdır. Yeni doğan buzağılar da annelerinin aşı durumuna göre 2–2,5 aylıkken aşılanmalıdır.

Aşı Yetmez! Biyogüvenlik Olmazsa Olmaz!

Aşının yanında hijyen ve karantina önlemleri en az aşı kadar önemlidir. Virüsün işletmeye girişini engellemek en az aşı kadar önemlidir.

Hastalığın Girmemesi İçin Neler Yapmalıyız?

Yeni alınan hayvanlar en az 21 gün karantinada tutulmalı, aşısı tamamlanmadan sürüye katılmamalıdır.

İşletmeye dışarıdan ziyaretçi ve araç girişi sınırlandırılmalıdır.

Özellikle pazar veya mezbahadan gelen kişiler, işletmeye alınmamalı.

İşletmeye giren çıkan herkes aynı çizmeyi, kıyafeti kullanmamalıdır.

Nakil araçları her taşıma sonrası dezenfekte edilmelidir.

Girişlere ayak banyosu (örneğin %2’lik sodyum hidroksit veya %4’lük formalin) konulmalıdır.

Yemin, suyun ve altlığın temizliğine dikkat edilmelidir. (Gübre ve altlıklar yakılarak veya kireçle kaplanarak imha edilmelidir.)

Meraya ve otlaklara hayvan salınmamalıdır (Bulaş ihtimaline karşın hayvanların toplu olarak kulanabileceği mera ve otlak alanlarına kesinlikle hayvan salınmamalıdır.)

Hastalık İşletmeye Girdiyse Ne Yapılmalı?

  1. Hemen İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğüne bildirilmelidir. (Şap, bildirimi zorunlu bir hastalıktır.)
  2. Hasta ve sağlam hayvanlar ayrılmalıdır.

Hasta hayvanlar ayrı bölmede tutulmalı, yemlik ve sulukları ayrılmalıdır.

  1. İşletmeye giriş-çıkışlar durdurulmalıdır. (Karantina uygulanmalıdır.)

Hiçbir hayvan dışarı çıkarılmamalı veya içeri alınmamalıdır.

  1. Alet, ekipman ve giysiler dezenfekte edilmelidir.
  2. Hasta hayvanlara destekleyici tedavi uygulanmalıdır.

Sekonder enfeksiyonları önlemek için veteriner hekim kontrolünde antibiyotik,

Ağız ve ayak lezyonlarına antiseptik bakım,

Bol su ve yumuşak yem verilmelidir.

  1. Karantina süresi: Son vaka çıktıktan 15 gün sonrasına kadar sürmelidir.
  2. Hastalık sona erdikten sonra aşılama programı ve dezenfeksiyon tekrar edilmelidir.

Kısacası: “Şap Salgını: Kapınızı Çalmadan Önleminizi Alın!”

Şap hastalığı, bir köyde bir işletmeden diğerine hızla atlayan bir salgındır. Ama iyi planlanmış bir aşılama takvimi ve biyogüvenlik önlemleri ile bu zinciri kırmak mümkündür.

Şap, “devletin işi” kadar “üreticinin sorumluluğudur” da.

“Bir damda aşı unutulursa, bir köyün bütün sürüsü risk altına girer.”