Kuraklık ve Su Krizi: Çözüm Yolları ve Geleceğe Bakış (2)
Geçtiğimiz yazıda suyun hayvancılıktaki payını, rakamların gözler önüne serdiği çarpıcı gerçekleri ele almıştık. Bu tablo bize şunu gösteriyor ki: suyun yönetimi yalnızca çevreci bir mesele değil; doğrudan çiftçinin ayakta kalması, hayvancılığın sürdürülebilirliği ve soframızdaki gıdanın güvenliği ile ilgilidir. Peki bu tabloyu değiştirmek, suyu daha akıllıca kullanmak mümkün mü? Burada “kuraklık ve su krizine karşı nasıl bir yol haritası izlenebilir?” sorusuna genel olarak yanıt arayacağız.
Ülkemiz Akdeniz iklim kuşağında yer aldığı için iklim değişikliğinin en belirgin etkilerinden biri olan kuraklık ve su krizinden yoğun şekilde etkilenmektedir. Yapılan araştırma verilerine baktığımızda; geçen yılda olduğu gibi 2025 yılında da Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Ege bölgelerinde şiddetli kuraklık yaşanmış, yağışlar geçmiş yıllardaki ortalamanın %55 altında kalmış ve yeraltı suları %40 oranında gerileme göstermiştir. Böylelikle su üretiminin kısıtlanması, yem üretimini %20-50 oranlarında düşürmüştür.
Bu durum, tarımsal üretimi ve özellikle hayvancılık sektörünü verim düşüklüklerine sebebiyet vererek, olumsuz etkilemiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2023 yılında tarım sektörü dünya gayri safi hâsılasının %5,1’ ini oluşturmakta, hayvancılık sektörü ise tarımsal gayri safi hâsılanın %34’ünü oluşturmaktadır. Hayvancılık, Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutarken (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla/ GSYİH'nın yaklaşık %5-6'sını oluşturur); kuraklık ve su krizi gerekli önlemler alınmadığı takdirde, hem duyarlı hayvanların ulaştığı su kaynaklarının azalması ve su kalitesinin bozulması ile sağlık sorunlarına ve ciddi verim kayıplarına yol açacak hem de kuraklık sonucu meraların bozulması ile kalitesinin düşmesine ve yem bitkisi üretiminin azalmasıyla yem maliyetlerinin artmasına neden olarak hayvanların yeterli beslenmesini zorlaştıracaktır. Bununla beraber hayvancılıkta oluşabilecek makro etkilere baktığımızda;
· Et ve süt üretiminde kayıplara yol açtığından dolayı, gıda fiyatlarındaki artış kaçınılmazdır.
· Hayvansal üretim maliyetindeki baskılar nedeniyle ithalat sınırlamasını zorlaştırıp, ithalata bağımlılığı arttıracaktır.
· Kırsaldaki geçim kaynaklarını zayıflatarak, sektördeki konsolidasyonu (büyük işletmelerin hakimiyeti) daha da hızlandıracaktır.
· Hayvancılık işletmelerinin ve faaliyetlerinin; bölgelerimizdeki ve bölgeler arasındaki demografik yapısını değiştirerek, sürdürülebilirliği tehdit eder hale getirecektir.
Etkileri hafifletmek için uygulanabilir çözüm önerilerine çok kısaca başlıklar halinde baktığımızda. Bu görüşler, hem kısa vadeli acil müdahaleleri hem de uzun vadeli sürdürülebilir stratejileri kapsamaktadır:
1. Su kaynaklarının verimli kullanımı konusunda uygulanan çeşitli tekniklere baktığımızda;
· Damlama Sulama Sistemlerinin Yaygınlaştırılması; yem bitkisi tarımında damla sulama kullanımını artırmak, su tüketimini %30-50 azaltır ve yem bitkisi üretimini %20-30 artırır. Ülkemizde damlama sulama kullanımı, tarım arazilerinin sadece %10’unda yaygın olduğu düşünüldüğünde, yaygınlaştırılmasının ne kadar kritik bir öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Bu sistemler için ilgili ve yetkili kurumlarca hibeler yada sübvansiyonlu uygun krediler sağlanmalı ve çiftçilere teknik eğitimler sunulmalıdır.
· Yağmur Suyu Hasadı; oluklar ve depolar aracılığıyla oluşturulan çatı toplama sistemleri, göletler, sızma havuzları ve check dam’ler gibi yöntemlerle yağış suyunu depolar. Hayvancılıkta içme suyu ve yem bitkisi sulaması olarak kullanılabilir. Hindistan gibi ülkelerde yağmur suyu hasadı, su erişimini %25-30 oranında artırmıştır.
· Yeraltı Suyu Yönetimi; Aşırı yeraltı suyu kullanımını önlemek için loT tabanlı sensör (basınçtaki değişiklikler, nemdeki artışlar ve alışılmadık sıcaklık gibi fiziksel ve çevresel koşullardaki değişiklikleri algılayan modern sistemlerdir.) ve yeraltı suyu izleme cihazları kullanılmaktadır. Faydalanılan modern sistemler ile çiftçilere 3 ila 6 ay önceden gerekli uyarılar sağlanmaktadır. Ayrıca yeraltı su kaynağı çekim miktarlarına kota uygulamaları devreye alınarak yeraltı sularının tükenmesi önlenir. Erken uyarı sistemleri, Avustralya ve Hindistan gibi ülkelerde başarıyla uygulanmaktadır.
2. Yem üretiminde su verimliliğini ve sürdürülebilirliği sağlamak için neler yapılabilir?
· Kuraklığa dayanıklı yem bitkileri tercih edilmeli: Sorgum, sudan otu, korunga, tritikale ve kuraklığa toleranslı yonca ve fiğ çeşitleri gibi bitkilerin ekimi teşvik edilmeli. Bu, yem üretim kayıplarını %15-25 azaltabilir.
· Yem depolama tesisleri artırılarak, üretim planları dahilindeki avantajlarından yararlanılmalı: Kuraklık öncesi yıllarda yem stoklaması için devlet destekli depolama tesisleri kurulmalı. Bu, yem fiyat dalgalanmalarını stabilize edebilir.
· Mera bazlı üretim stratejileri hayata geçirilmeli: Su veriminin doğru mera yönetimi ile tek başına 2050 yılına kadar tarımda ek su kullanımını %45 azaltacağı akademik çalışmalarla ortaya konmuştur.
· Alternatif yem kaynakları için araştırmalar desteklenmeli: Böcek Proteini ve gıda atıklarından üretilen yemler gibi yenilikçi çözümler (Ar-Ge Faaliyetleri) teşvik edilmeli.
3. Hayvan sağlığı ve refahı önlemlerine değinirsek;
Hayvanların fiziksel ve zihinsel iyilik halini ifade eder ve üretim verimliliği, etik sorumluluklar ve çevresel adaptasyonla doğrudan bağlantılıdır. Ülkemizde yeraltı suları çekildikçe suda en çok tuzluluk, ağır metal, sülfat, bor, nitrat ve sertlik artar. Bu da hem tarım için sulama suyunun kalitesini düşürür, hem de içme suyu açısından sağlık riskleri oluşturur ve dolayısıyla hayvansal üretimin olumsuz şekilde etkilendiğini görürüz. Bununla beraber duyarlı hayvanların termal çevreye adapte olma girişimlerinden veya iklimin mikrobiyal popülasyonlar üzerindeki etkisi ile vektör kaynaklı enfeksiyonların yayılması, salgın hastalık bulaşma ve yayılım riski üzerinde büyük etkiye sahiptir. İşte burada yetiştiricilerimizin veteriner hekim hizmetlerine erişimi artırarak, hayvan sağlığını iyileştiren yenilikçi yaklaşımları tatbik etmesi gerekmektedir.
· Kuraklık gösteren bölgelerde; akkaraman, karayaka ve anadolu sığırı gibi yerel ve dayanıklı ırklar, hem su ve yem kıtlığına karşı adaptasyonu artırır hem de çevresel stresle mücadelede avantaj sağlar.
· Barınaklarda gölgelik ve havalandırma sistemleri kurularak ısı stresi düşürülebilir.
· Sıcak günlerde ana yemleme saati akşam ve geceye kaydırılmalı.
· Su kalitesi düzenli ölçülmeli, tuzluluk ve nitrat yüksekse su karıştırma veya arıtma sistemleri kullanılmalı.
· Ağaçlandırma (hem hayvanlara gölge hem de toprağa nem kazandırılmalı.) ve otlatma planlamasıyla meraların verimi korunmalı. Araştırmalar, ağaçlandırılmış meralarda su buharlaşmasının %20’ye kadar azaldığını gösteriyor.
4. Ekonomik ve sosyal destek stratejilerini geliştirirken;
· Bölgesel su bütçesine göre hayvancılık destekleri şekillendirilmeli. Örneğin, su stresi yüksek bölgelerde küçükbaş hayvancılık daha fazla teşvik edilmeli.
· Sübvansiyonlardaki yem destek programları; bölgelerimizdeki coğrafi ve iklimsel yapı baz alınarak, suya az ihtiyaç duyan yem türlerine doğru kaydırılmalı.
· Küçük işletmelerin ayakta kalması için kooperatifleşme ve ortak yatırımlar (hidroponik yani topraksız üretilen yem, su depolama) desteklenmeli.
· TARSİM’in kapsamı genişletilerek, kuraklık kaynaklı kayıpları kapsayan tarım sigortaları yaygınlaştırılmalı.
· Küçükbaş hayvanlar suya daha dayanıklı türlerdir. Kurak alanlarda otlatmaya dayalı üretim desteklenmeli. Ancak meraların kuraklıktan zarar görmesini engellemek için “mera ıslah projeleri” hızlandırılmalı. Özellikle tuzlu ve kurak topraklarda yetişen “halofit bitkiler” (ör. kılçıksız brom, geven) bu hayvanların beslenmesine entegre edilebilir.
· Kurak bölgelerde kuyuların sayaçlandırılması, kota uygulaması ve desteklerin bölgesel su bütçesine göre verilmesi sağlanmalı.
Sonuç olarak; Kuraklık artık geçici bir sorun değil, kalıcı bir gerçek. Su krizine hazırlık yapmazsak, hayvancılığın en büyük sorunu yem fiyatı değil, “su yokluğu” olacak. Bugün alınacak önlemler, yarının sütünü, etini ve kırsal yaşamını kurtaracak. Unutmayalım ki; suyun çekildiği yerde, bereket de çekilir.