Göller Yöresi, Çöller Yöresi olmasın!

Göller Yöresi; birçok gölüyle Türkiye’nin tatlı su ve biyolojik çeşitlilik ambarlarından biriydi. Bugünse manzara endişe verici

Abone Ol

Göller Yöresi, Çöller Yöresi olmasın:

Su Aşkına Son Çağrı

Türkiye artık su stresi sınırını aşmış bir ülke. Göller Yöresi’nde kuruyan ve kurumak üzere olan göller, yanlış sulama, ürün deseni, izinsiz sondajlar ve kirlenme gibi insan kaynaklı hatalarla hızlanan iklim krizinin çarpan etkisi altında. Çözüm ise bütüncül bir su politikası ve üretimde akılcı bir dönüşümle sağlanabilir.

Akdeniz kuşağında yer alan Göller Yöresi; Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Salda, Akşehir, Eber, Kovada, Suğla, Karataş ve daha birçok gölüyle Türkiye’nin tatlı su ve biyolojik çeşitlilik ambarlarından biriydi. Bugünse manzara endişe verici:

65 gölden 31’i kurudu

Bu yöre içerisinde birçok endemik tür balık, bitki, kuş ve sucul canlının da popülasyonu azalmakta hatta nesli de tehlikeye girmektedir. Bunlardan en somut örneklerinden biri de Burdur İli Karamanlı İlçesinde yer alan Karataş Gölü’dür. Bu göl geçmiş yıllarda ticari su ürünleri avcılığından tutun sulak alan vasfı nedeniyle birçok göçmen ve yerleşik su kuşlarına ev sahipliği de yapmıştır. Gölden avlanan sazan, sudak ve kerevit (tatlı su ıstakozu) türleri bölge halkı için gelir teşkil ederken hem ekolojik açıdan hem de üretim açısından önemli bir kaynak iken şu an göl tamamen kuruduğu için bölgede artık toz bulutları hakim olmaktadır.

11 göl kritik tehlikede

Üstelik en büyükler arasında yer alan Beyşehir, Eğirdir ve Burdur göllerinde dahi su seviyesinde gerileme sürüyor.

Bu noktaya nasıl geldik?

İklim Krizi ve Küresel Isınma: Atmosferdeki sera gazlarının birikimi sonucu dünya yüzeyindeki ortalama sıcaklıkların artması olarak tanımlanabilir. Bu artışın temel nedeni ise insan faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan sera gazı emisyonlarıdır. Bunun beraberinde buharlaşma artmakta, deniz suyu seviyesi artmakta, kullanılabilir su miktarı ise azalmaktadır. Göller yöresi, Ülkemizde küresel ısınmanın etkisinin en çok hissedildiği bölgelerden biridir.

Yanlış Tarım Politikaları: Vahşi sulama ve yanlış ürün deseni seçimi su fakirleşmesine yol açmaktadır. Özellikle göller yöresinde tatlı su rezervi olan Beyşehir ve Eğirdir göllerinin tarımsal sulamada kullanıyor olması, yeraltı ve yüzey sularını hızla tüketti. 1990’lar sonrası hayvancılıkta küçükbaştan büyükbaşa geçilmesiyle mısır, yonca gibi su tüketimi yüksek yem bitkileri ekilişi genişledi; bu da su baskısını katladı.

Aynı şekilde yanlış tarımsal ürün desenidir. Ki bölgenin önceden TEKE YÖRESİ olarak ta adlandırıldığı düşünüldüğünde, üreticilerin 1990’lardan sonra küçükbaş hayvancılığı bırakıp büyükbaş hayvancılığı yönlendirilmesi sonucu bölgede büyükbaş hayvancılık için gerekli yem temini için çok su tüketen mısır, yonca, yem bitkilerinin ekilişi genişledi; bu da su baskısını katladı.

Bunun yanında sosya-kültürel sorunlarda küçükbaştan büyükbaşa geçişi hızlandırmıştır ki buna örnek olarak, çobanlığın küçümsenmesi, küçükbaş etinin kokuyor denilerek tüketimdeki payının azaltılması, orman arazilerine keçi sürülerinin girişinin yasaklanması bunlara örnek olarak sayılabilir. Keçi sürülerinin yetişkin orman arazilerinde bulunması doğal budayıcı olmaları nedeni ile orman yangınlarının yayılışını engelleyici etkisi de göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir.

Sondajların mevzuata uygun ve denetimli olması gerekirken, kontrolsüz açılan kuyular su bütçesini delik deşik etti; akiferlerin geri kazanımını zorlaştırdı.

Tüketimin artması ve israf: Bu su fakirleşmesinin bir diğer sebebi ise nüfusa ve tüketime bağlı ihtiyaçların artmasıdır. Bir kişi ortalama günlük 190 litre suyu kullanıp harcamaktadır. Bunun yanında yine kullanımdan kaynaklı su israfını da dahil edersek büyük bir su tüketiminden söz etmiş oluruz. Kişi başı günlük su tüketimi yüksektir. Konut ve hizmetlerde gerçekleşen kaçaklar, verimsiz armatürler ve davranışsal israf toplam su baskısını artırmaktadır.

Su kaynaklarının yer değiştirmesi ve kirlenmesi: Yine ülkemizde özellikle tarımsal sulama amaçlı baraj gölü ve göletlerin yapılması ile doğal göl ve sulak alanlara ulaşan su akış rejimleri de göllerin kurumasına sebep olmaktadır. Diğer bir etmen ise evsel ve endüstriyel atıklar ile kullanılabilir su varlığımız azalmaktadır.

Sonuç olarak kuraklığın “tek fail”i iklim krizi değildir. Bölgedeki su açığını büyüten başlıca sebep insan kaynaklıdır.

Göller Yöresi, ÇÖLLER YÖRESİ olmasın diyorsak ne yapmalıyız?

Aslında reçete son derece basit; yaptığımız hata ve yanlışları durdurmak en büyük kurtarıcıdır. Çözüm için bütüncül, uygulanabilir ve ölçülebilir tedbirler almak gerekmektedir.

· Basınçlı sulamaya tam geçiş:

Damla/yağmurlama için hibe-kredi önceliği; sulama birliklerinde kademeli tarife ve sayaç zorunluluğu olmalıdır.

· Ürün deseninde suya göre planlama:

Yem bitkileri ve yüksek su tüketen çeşitlerde havza bazlı kota uygulanmalı; küçükbaş hayvancılığın teşvikle yeniden güçlendirilmesi sağlanmalıdır.

· Sondajların kayıt altına alınması:

İzinsiz kuyular tespit edilip ya ruhsatlandırılmalı ya da bir takvim dahilinde kapatılmalıdır. Yeraltı suyu çekiminde kotaya bağlı dinamik izin prosedürlerine geçilmelidir. Sulama birlikleri sayaç ve kota uygulamalarını hayata geçirmelidir.

· Sıfır kayıp–kaçak hedefi:

Şebekelerde akıllı izleme gerçekleştirilmeli, Mevcutta ortalamada %40 seviyelerinde olan kayıp/kaçak su tüketimi oranını, %15 üst sınırına çekmeleri için belediyelere yatırım şartı konulmalıdır. Belediyeler kayıp/kaçak panosu oluşturmalı ve güncel oranları kamuya açık olarak paylaşmalıdır.

· Arıtılmış atıksuyun yeniden kullanımı:

Belediyelerde ikincil/ileri arıtma ve tarımsal yeniden kullanım projelerinin hızla yaygınlaşması gereklidir. Arıtılmış su ile tarımsal sulama yapılan pilot bölgeler seçilmeli ve sonuçlar çiftçilerle paylaşılmalıdır.

· Kirleticinin ödemesi:

Endüstriyel deşarjda etkin denetim ve caydırıcı yaptırım uygulanmalıdır.

· Toplumsal davranış dönüşümü:

Topluma, okuldan tarlaya uzanan su okuryazarlığı öğretilmeli; medyada “her damla suyun değerli” olduğunu ifade eden kampanyalar yapılmalıdır.

· Ekolojik restorasyon:

Sulak alan tampon bölgeleri oluşturulmalı, sazlıklar korunmalı, yaban hayatı koridorları oluşturulmalı ve orman–maki yönetiminde keçinin doğal budayıcı rolünün bilimsel çerçevede yeniden tanımlanması sağlanmalıdır.

Su her canlı için hayat demektir, suyumuza sahip çıkalım ki Göller Yöresi, ÇÖLLER YÖRESİ olmasın!