AÇ VANAYI SAL SUYU (!)
Önce rakamlarla Dünyada ve Türkiye’de su durumu hakkında bazı rakamlar vermeye çalışacağım. Bu teknik bilgiler biraz sıkıcı gelse bile konunun öneminin anlaşılması ve bazı gerçeklerin yüzümüze çarpması için çok gerekli: Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3’tür. Bunun %97,5’u okyanus ve denizlerde, içilemez tuzlu su olarak bulunmaktadır. Dünyada mevcut suyun sadece %2,5’u tatlı su halinde bulunur. Yaklaşık 35 milyon km3 olan bu tatlı suyun ise %68,7’si buzullarda donmuş durumda, %30,1’i yer altı sularında bulunur. Geriye kalan yaklaşık %1,2’lik tatlı suyun ise %67,4’ü göllerde, %12,2’si toprak nemi olarak, %9,5’i atmosferde, %8,5’i sulak alanlarda, %1,6’sı nehirlerde, %0,8’i bitki ve hayvan bünyesinde bulunmaktadır. Yüzey tatlı sularının en çok bulunduğu yerler 90 bin km3 ile göllerdir... Dünya içme sularının %25 - % 40 arasındaki miktarını ise yer altı suları sağlamaktadır.
Bu veriler ışığında insanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanabileceği tatlı su kaynaklarının son derece sınırlı olduğu ve verimli kullanması gerektiği görülmektedir.
Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü (WRI) tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye, dünyada en çok su sıkıntısı çeken ülkeler sıralamasında 32. Ülke konumunda... Buna göre 2050 - 2100 yılları arasında Türkiye’yi çok ciddi bir su krizi beklemektedir. Bu krizin etkilerini en aza indirmek için, su kaynaklarımızı çok dikkatli yönetilmeliyiz. Dünyanın yaklaşık dörtte birinde kuraklık ve su sıkıntısı görülürken, eğer önlem almazsak ülkemizin de büyük sıkıntıya gireceği aşikârdır.
Dünya genelinde tarımda kullanılan su, toplam su kullanımının %69’unu oluşturmaktadır. Türkiye’nin su ve toprak kaynakları değerlendirdiğinde; tarım arazileri 23,1 milyon hektar, ekonomik sulanabilir arazi varlığı 8,5 milyon hektar ve sulamaya açılan arazi varlığı 2020 yılı itibarıyla 6,7 milyon hektardır. Su zengini olmayan bir ülke olarak Türkiye’nin yer üstü suyu 98 milyar m3, yer altı suyu 14 milyar m3, toplam kullanılabilir su (net) miktarı ise 112 milyar m3 olarak tespit edilmiştir. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı: 1.347 m3 olup, su stresi altında olan bir ülke olduğumuz rahatlıkla ifade edilebilir.
Ülkemizde kullanılan toplam suyun yaklaşık olarak %74’ü tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Kullanılan sulama yöntemleri içerisinde en fazla su kaybı, ülkemizde en çok uygulanan yüzey sulama yönteminde oluşmaktadır. Vahşi sulama da diyebileceğimiz bu yöntemlerde su kaybı %35 - %60 arasında gerçekleşmektedir. Yağmurlama ve damla sulama diye isimlendirdiğimiz basınçlı sulama sistemlerinde ise su kaybı çok daha azdır ve %5 - 25 seviyelerinde gerçekleşir. Çiftçilerin suyu gelişigüzel ve bilinçsizce kullanmaları, hem kendilerine, hem toprak ve su gibi doğal kaynaklara, hem de tüm Türkiye’ye zarar vermektedir.
Mevcut durumda su ile alakalı görev ve yetkileri bulunan kurum ve kuruluşlar şunlardır;
•İçişleri Bakanlığı
•İller İdaresi Genel Müdürlüğü
•Jandarma Genel Komutanlığı
•Sahil Güvenlik Komutanlığı
•Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
•Tarım ve Orman Bakanlığı
•Su Yönetimi Genel Müdürlüğü
•Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
•Türkiye Su Enstitüsü
•Orman Genel Müdürlüğü
•Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü
•Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü
•Yapı İşleri Genel Müdürlüğü
•Altyapı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
•CBS Genel Müdürlüğü
•Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü
•Meteoroloji Genel Müdürlüğü
•Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
•Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü
•Sanayi Genel Müdürlüğü
•Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü
•Dışişleri Bakanlığı
•Çevre, İklim Değişikliği ve Sınıraşan Sular Genel Müdür Yardımcılığı
•Avrupa Birliği Başkanlığı
•Hazine ve Maliye Bakanlığı
•TUİK
•Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
•Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkanlığı
•Enerji İşleri Genel Müdürlüğü
•Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
•Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
•Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü
•Enerji Verimliliği ve Çevre Dairesi Başkanlığı
•Elektrik Üretim AŞ. Genel Müdürlüğü
Yukarıda izah edilen bu kadar teknik bilgiden sonra ve ülkemizde su ile alakalı görev ve yetkileri bulunan kurum ve kuruluşlara bakıldığında suyun önemini daha fazla anlatmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda her geçen gün suya ulaşımın zorlaşacağı ve su savaşlarının başlamasının kaçınılmaz olduğu görünüyor.
Su ve sulama konusu ile ilgili literatür taraması yaptığımda karşıma pek çok saygıdeğer bilim insanı, akademisyen ve araştırmacı çıkıyor. İsminin önünde saygı duyduğumuz akademik unvanlara sahip bu uzmanlar, sayısız çalışmalar, denemeler kurmuş, AR-GE merkezlerinde emek vermiş, makaleler yazmış, bilimsel sonuçlar ortaya koymuş...
Peki, gelinen nokta neresidir? İstenilene ulaşılmış mı? Suyumuza sahip çıkabilmiş miyiz?
Bir Japon atasözü der ki; “Problem var, çözüm var; problem yok. Problem var, çözüm yok; problem yok.” Daha açık ifadesiyle ya sorunu çözersin, ya da sorunu kabullenirsin…
Bilim insanı sıkıntısı olmayan; bu kadar çalışmanın yapılarak, problemin ortaya konduğu ve bu kadar kurum - kuruluşun yetkili olduğu “SU” ülkemiz için gelecekte sorun olmaktan çıkacak mı? Su yönetimi ile ilgili sorunları çözdük mü? Ya da sorun tespitini yaptık ama çözüm mü üretemiyoruz?
Yıl 2025… Sorunlar devam ediyor ve bunu çözmek için sadece kurumlardan medet ummak doğru değildir. Çiftçisiyle, esnafıyla, işçisiyle, sanayicisiyle, genciyle, yaşlısıyla tüm su kullanıcıları; yani hepimiz artık bu sorunun bir paydaşı olduğumuz bilincine ulaşmalıyız... Tatlı su rezervimizin % 70’ini tarımda kullanıyorsak en büyük paydaş da şüphesiz tarım sektörü olmalıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığı, taşra teşkilatlarıyla birlikte sadece mevzuat ve söylemleriyle değil, bunları destekleyen eylemleriyle sahada olmalıdır. Vahşi sulamadan bir an önce kontrollü sulamaya geçilmeli, kapalı sistem basınçlı sulama hatları kurmalı, bu yapılanmayı desteklemeli ve kendine bir performans hedefi koymalıdır.
Çiftçilerimiz nerede, hangi ürünü yetiştiriyorsa yetiştirsin, çağımız teknolojisi kullanılarak; hangi gün ne miktarda su vermesi gerektiğini bilmelidir. Bu bilgiye ulaşmasını sağlayacak bir dijital sistem Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerimiz aracılığıyla sağlanabilir. Canın istediğinde aç vanayı, sal suyu ile kontrollü sulama yapmak mümkün değildir. Artık çiftçinin yetiştirdiği ürün parsel bazında takip edilmeli ve bilimsel olarak ihtiyacı olduğunda açacağı vanayı, kaç saat açık bırakacağını bilmelidir ki gerçek anlamda sulama yapılabilsin. Sulamada amaç; bitkinin ihtiyaç duyduğu suyun, ihtiyaç duyduğu kadarının, bitkinin alabileceği yere bırakılması ise bu yapılmalıdır. Her bitkinin ihtiyaç duyduğu su miktarı, büyüme mevsimi boyunca farklı olacaktır çünkü etkili kök derinliği farklıdır, topraktan bitkinin aldığı su farklıdır, topraktan yer altına akıp giden ve buharlaşarak uçup giden su farklıdır. Sulama ise bu farklılıklardan yola çıkarak hesaplanan miktar suyun, toprağa verilmesi ile gerçekleşir.
Her şeyin fazlasının zararlı olduğu unutulmamalı, tarımsal üretim süreçlerinde, maliyetleri azaltıcı tedbirler alınmalı, verimli ve sürdürülebilir bir tarım için tarımda teknoloji kullanımı yaygınlaştırılmalı ve desteklenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı “üretim planlaması” modeliyle doğru bir adım atarak güzel bir politika geliştirirken, su ve sulama ile ilgili dikkat çekmeye çalıştığımız bu noktalara da acilen ve çözüm odaklı dokunuşlar yapmalıdır.
Artık söylem değil, somut çözümler için eyleme geçme vaktidir…